Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’in 1. yıldönümünde yani 31 Ekim 1924 yılında şöyle diyordu: “Türk Milleti’nin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.” Zaten daha 1919 yıllarında Anadolu’daki Türk Kurtuluş Savaşı’nı izleyen İngiliz gizli servisi Londra’ya, Sivas Kongresi sonrası bir “Anadolu Cumhuriyeti” kurulacağını bildiriyor ve İstanbul’da İngiliz Yüksek Komiser Amiral de Robeck de Lord Curzon’a gönderdiği şifrede Millî Mücadele’nin Cumhuriyete dönüşeceğinin işaretlerinden bahsediyordu. The Times gazetesi de 22 Eylül 1919 da “Sivas’taki Anadolu Cumhuriyeti” başlığını kullanmıştı Cumhuriyetin ilanından 2 yıl sonra, Ekim 1925’te Fahrettin Altay Paşa Çankaya’da Mustafa Kemal’in misafiridir. Zihnini hep meşgul eden, Cumhuriyetin niçin ve neden 29 Ekim’de ilan edildiğini öğrenmek ister. Anlattıklarına kulak verelim: “Cumhuriyetin ilanından epey bir süre geçmişti. Ben de hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur. Bir gün Çankaya’da sofra dağıldıktan sonra: “Paşam benim dikkatimi çekmiştir. Hep düşündüm. 30 Ekim 1918 günü mütareke ilan edildi. Adana’daki karargâhınızdan Başkent’e (İstanbul’a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum. Şimdi aradan zaman geçti. Cumhuriyet’imizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi, diye sordum”. Bunun üzerine Mustafa Kemal şunları söyledi “Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükümet teslimiyeti kabul etmişti. Hükümet Saray’ın, Saray’da İtilaf Devletleri’nin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu. Fakat, ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım. Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918’de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918’den bizim İzmir’e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922’ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.” Mustafa Kemal bir an durdu, Fahrettin Paşa’ya baktı ve sonra elini masanın üzerine vurarak: “Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin intikamıdır…” Fahrettin Altay’ın: “Ama bundan hiç bahsetmediniz” demesi üzerine, Mustafa Kemal: “Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkureye inananların, milletin, ordunun hakkıdır” der. Son söz: 29 Ekim 1923 Cumhuriyet’imizin ilanı Mondros Ateşkes Antlaşması ve Sevr Antlaşması’nın intikamıdır!
(ÖNCE VATAN)