Birçok ülkede son dönemde, borç bölü domestik ürün oranları oldukça artmakta. Son dönemlerdeki bir akademik toplantıda, bu nedenle acaba bir finansal kriz daha gelmekte mi sorusu sorulmakta idi.
Ancak uzman Chen Zao’nun verdiği cevap farklı. Zao der ki, birçok iktisatçı, evet ve de en çok krize yakın ülke de çok borçlu Çin der. Bu tezi vurgulayanlara göre Çin’de kredi artışı çok yüksek hızla gerçekleşmiş.
Ama bazı iktisatçıların gündeme getirdikleri bu kredi bölü üretim oranı yüksekliği değerlendirmesi aslında çok yanıltıcı. 1990’lı yıllarda Japonya’nın kredi bölü borç oranı 120 civarında iken birçok kimse Japonya finansal krize girecek diye endişelenip duruyorlardı. Bugün Japonya’nın total kredi bölü üretim oranı yüzde 250 kadar ve öngörülen sorunların hiç biri gündemde değil. Üstelik Japonya’nın kamu bonosu faizleri nerede ise sıfıra inmiş bulunuyor ama enflasyon artmıyor tersine Japonya’da fiyat gerilemesi yaşanıyor.
Dünyanın birçok ülkesi incelendiğinde faiz hadlerinin düzeyi ile total borçluluk oranı arasında düşünülenin tersine negatif bir ilişki var.
Japonya, Çin ve de Singapur gibi agresif şekilde borçlanan bu tür ülkelerde faiz hadleri çok düşük ve de hatta “zero” yani sıfır faiz hadleri bile var. Japonya, Çin ve Singapur’da zero faiz hadleri mevcut.
Diğer bir açıdan bakıldığında ise pek borçlanmamış Brezilya, Rusya ve Endonezya gibi ülkeler ise, çok yüksek faiz hadlerine sahip.
Bu negatif korelasyon nasıl açıklanabilir?
Faiz hadleri domestik tasarrufun fiyatıdır. Tasarrufu yüksek olan ülkeler de hep düşük faiz ile yaşar. Her ülke domestik tasarrufunu yatırıma döndürmek peşindedir. Bu nedenle yüksek tasarrufu olan ülkelerin borç verme oranının yüksekliği, ülkenin tasarrufunu borç olarak veren ülkelerde kredi ile tasarruf arasında yüksek oran yaratır. Bu da bir sorun değildir.
Borç bir stok kavramıdır. GDP ise bir akım kavramıdır. Yukarıda söz konusu olan oran ülkenin tasarrufunun ne kadarını borç olarak verdiğini gösterir, bu da bir sorun değildir.
Yani borç / GDP oranı bir ülkenin kendi borçlarını ödemesi konusunda hiçbir bilgi vermez! Çin’i inceleyenler ise ülkenin bir sonraki sorununun borç krizi olacağını söylemekteler, ama yazılanlar bunun ne kadar yanlış olduğunu göstermekte.
Çin’in domestik tasarrufu yüzde 48 kadar. Bu da her yıl altı trilyon yeni tasarruf demek. Bu tasarruflar da kamu bankaları tarafından dağıtılmak üzere onlara verilir. Bu da kredi-GDP oranını yüksek göstermektedir.
Halbuki 2009 yılında Çin devleti 600 milyar dolardan fazla bir finansal destek vererek global resesyonun yarattığı sorunları ortadan kaldırmıştır.
Yani konuşulanlar ile gerçekler arasında bir ilişki yok!
(AKŞAM)