Bugün son yılların en güzel sempozyumlarından birine katıldım. Yıllardır yazıp çizdiğim ve yüreğimde çok büyük bir yara olan fen liseleri konusu Bahçeşehir Üniversitesi ve İstanbul Atatürk Fen lisesi Mezunlar Derneği iş birliğiyle tartışıldı. Tam 52 konuşmacı vardı, başta Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü olmak üzere çok önemli konuşmacılar gün boyu fen liselerini konuştu. Çok önemli bir konu Türkiye’nin geleceği, ekmek kadar önemli bir konu.
Peki neden bu kadar önemli? Türkiye yeni dünyanın yeni ekonomisine uyum sağlamak adına en şanslı ülkelerden birisidir. Bunu iddia ediyorum. Çünkü genç nüfusu, dünyaya penceresini açmış gençleri ve yeni dünyayı keşfetmek için yanıp tutuşan bir kuşağı var. Bizim petrolümüz yok, bizim zengin doğal kaynaklarımız yok, bizim bölgemizde huzur da yok. Bizi geleceğe taşıyacak tek şeyin eğitim olduğunu sürekli hatırlatıp yazmaya çalışıyorum. Üstelik bu eğitimi almak için can atan bir nesilde var. Bize düşen bu nesli eğitmek ve katma değer yaratan bir nesli ortaya çıkarmak. Bunun için de zamanla yarıştığımızı sakın unutmayalım.
Bu çocukların, yeni neslin nasıl ve nerede eğitileceği konusunda sizlere yazılar yazmıştım. Bu neslin eğitimi farklı olduğu gibi okulları da farklı olmak durumunda. İşte bu açıdan bizim sayıları 150’yi aşan fen liselerini düzenlememiz hatta mümkünse yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Bir hatırlayalım isterseniz; Fen liselerinin neden kurulduğu sonra zaman için nasıl değiştiğini okudunuz mu bilmiyorum. Ama fen liselerinin tarihçesi kuruluş amacı ve bugün topluma faydaları konusunda bilmelisiniz ki durum bir fecaat, bunu bugün sempozyumda herkes anlattı. Özellikle de eğitimci Enver Yücel; soğuk savaş döneminde açılan ve 1964 yılından beri müfredatı bile yenilenmeyen bu okulları çok açık dille anlattı ve bakana “Sizden Ankara ve İstanbul Fen Liselerini istiyorum. Laboratuvarlarını, müfredatını ve öğretmen eğitimini yapıp on yıl içinde bu okulları dünyanın sayılı okulları yapmazsam kendimi denize atarım” dedi ki bence çok önemli bir yakarıştı bu, aslında Yücel konunun ne kadar acil ve ne kadar hayat olduğunu anlattı. Yeni hedefin “yaşam için bilim, patent ve marka” üretecek nesiller yetiştirmek olduğunu belirtti.
Aslında bugünlerde konuştuğumuz istihdam, ekonomi, ekmek bunların hepsinin sorun olarak karşımıza çıkmasının tek sebebi eğitimin ve en başta da fen liseleri gibi ülkenin en zeki çocuklarına eğitim veren okullarının yenilenememesidir. Gelin görün ki Türkiye bu değişimi izleyemedi. Türkiye halen 1962’de açılan Ankara Fen Lisesi mantığını doğru sayıyor ve bunların sayısını önce her ile bir tane, daha sonra da Allah verdiyse açmaya devam ediyor. Öğrencilerin hazırlık sınıfı olmayan ve İngilizce öğretilmeyen, hatta lise son sınıfta okutulan ileri matematik, ileri fizik gibi dersler gereksiz bulunup bunun yerine sınav hazırlık konulan okullar haline geldi.
İşte önce Enver Yücel sonra da kürsüye çıkan okul müdürü Tolga Yıldız bu kısır döngüyü yıkmak için 2006 yılında kurulan Türkiye’nin ilk “fen ve teknoloji lisesi” Bahçeşehir Fen ve Teknoloji Lisesini anlattılar. Bütün salon hayranlıkla dinledi. Müfredatı tamamen farklı, genetik, yazılım, robotik, marka, patent, araştırma teknikleri, paradokslar felsefesi, bilim felsefesi, mühendislik bilimine giriş gibi birçoğu dünyanın birçok yerinden gelen hocalar tarafından verilen derslerden oluştuğunu anlattılar. Lisenin toplam 37 patenti varmış. Birçok öğrencisi MIT, Purdue, Stanford, UBC gibi dünyanın en iyi üniversitelerinden kabul almışlar hatta mezun olmaya başlamışlar. Enver Yücel “bütün bakanlara anlattım ama baktım ki kimsenin adım atacağı yok bu okulların sayısını arttırmaya karar verdim. İzmir, Samsun, Diyarbakır, Antalya, Eskişehir, İstanbul da iki tane daha açıyoruz” dedi. Eminim o okullarda çok başarılı öğrenciler yetiştirecek ve Türkiye’yi geleceğe taşıyacak nesli ortaya çıkaracak.
Şimdi MEB’e sormak lazım Fen liselerinin ve içindeki en değerli varlıklarımızın yok olmasına daha ne kadar seyirci kalacaksınız?
(KARAR)