Hollanda parlamentosu, koalisyon ortağı Hıristiyan Birliği (CU) tarafından hazırlanan, “1915’de Anadolu’da Ermeniler’e yönelik katliamların soykırım olarak tanınması,” önerisini kabul etti. Hollanda Dışişleri Bakanı Sigrid Kaag, 24 Nisan’da Ermenistan’ın başkenti Erivan’da düzenlenecek “soykırımı anma törenine” hükümeti temsilen bir heyet gönderileceğini söyledi. CU Milletvekili Joel Voordewind tarafından hazırlanan “Ermeni soykırımının tanınması” önerisine, Türkiye kökenli milletvekilleri tarafından kurulan DENK partisi dışındaki tüm partiler destek verdi. Öneri, 3’e karşı 142 oyla kabul edildi (Dünya Gazeteleri- 23.Şubat 2018). Oysa ki; Hollanda Kraliyet ailesi 1500’li yıllarda İspanyol denizcilerinin korkusundan denizlere açılamayan Hollanda halkı için, Muhteşem Osmanlı’dan “imdat“ çığlıkları ile yardım istemişti. Yani yeryüzünde Osmanlı’nın adaletli ve güvenli sınırlarının dışında sıkıntılı bir dünya mevcuttu. Hollanda deniz ticareti ve deniz ürünleri ile ekonomisini ayakta tutuyordu. Fakat denizlerde anarşi, talan ve yağmacılık yüzünden Hollanda zor bir dönem yaşıyordu. İspanyol korsanların oluşturduğu mafya, gemilere aman vermiyordu. Bu yüzden çaresiz kalan devrin Hollandalı idarecileri bir çözüm ricası ile Osmanlı Sultanı Yavuz Selim’e müracaatta bulunmuş, durumlarını arz etmişlerdi. Yavuz, onları dinledikten sonra, gemilerinde bayrağımızı çekerek seyahat edebileceklerini, güven ve rahat içinde ticaretlerini yapabileceklerini söyledi. Hemen Barbaros Hayrettin Paşa’yı görevlendirdi. Barbaros Hayrettin Paşa’nın en ufak bir hareketine bile ihtiyaç kalmadan, İspanya saldırgan havasından vazgeçerek, Hollanda’ya çıkmayacağını açıklıyordu. Uzun asırlar İspanyol hâkimiyeti altında bulunan Hollanda. Tarih sahnesine on altıncı yüzyılın ikinci yarısında, İspanya’ya karşı başlattığı isyanın ardından çıktı. İsyanın başına 1568’de Oranje Prensi William geçti, İspanya ile mücadele plânları yapılırken dışarıda da güçlü bir desteğe ihtiyaç olduğu fark edildi ve bazı Avrupa memleketlerine destek sağlamış olan Osmanlı Devleti’nden yardım istendi. Ama, Osmanlılar o günlerde Kıbrıs’ın fethi ile meşgul oldukları için gelen talebe hemen destek veremediler. Veziriazam Sokollu Mehmet Paşa, Orange Prensi’ne 1574’te yazdığı mektupta istenen yardımın Kıbrıs meselesi ile İnebahtı bozgununun yarattığı sıkıntıların hallinden sonra yapılabileceğini ve Osmanlı askerleri ile beraber Cezayir birliklerinin de Hollanda taraflarında hem karadan hem denizden İspanyollar’ın üzerine sevk edileceğini müjdeliyordu. Sokollu’nun mektubunda bir de tavsiyesi vardı: Hollandalılar’ın Almanya’daki Protestanlar ile iş birliği yapmalarını ve İspanya’nın ayaklanmış Müslüman halkı ile de temasta bulunmalarını istiyordu. Askerî ve siyasî gelişmeler Hollanda’ya asker gönderilmesine imkân tanımadı ama İstanbul’un tavsiyesi Hollandalılar’ın hayli işine yaradı ve Almanya’nın Katolik olmayan halkı ile berberce çalışmaya ve Protestanlar da şapkalarına Türk bayrağından esinlenerek hazırladıkları bir sembolü takmaya başladılar. Hilâl şeklindeki sembolün üzerinde “Papacı olacağına, Türk ol” sloganı yazılı idi ve bu slogan hem kiliselerdeki vaazlarda hem de savaşlarda İspanyollar’a karşı kullanıldı. 1581’de bağımsızlığını ilân eden ve Hindistan ile Atlantik’te ticaret yapmaya başlayan Hollandalılar hiçbir Avrupa devleti tarafından tanınmadıkları için Akdeniz’e kendi bayrakları ile giremiyor, Fransız ve İngiliz bayraklarını kullanmak zorunda kalıyorlardı ve bu alanda da Osmanlı İmparatorluğu’nun desteğine ihtiyaçları vardı. Hollanda varlığını aslında on altıncı yüzyılda Türkiye’nin sağladığı desteğe borçludur. 1612’de Hollanda’nın İstanbul’a elçi olarak gönderdiği Cornelis Haga adındaki avukat, imtiyazlarını kaptırmak istemeyen İngiliz, Fransız ve Venedik elçilerinin türlü türlü entrikalarına uğradı ama vezir Halil Paşa, Haga’yı himayesi altına altı. Elçiyi bir kayığa bindirip Üsküdar’a götürdü, Cornelius Haga zamanın hükümdarı I. Ahmet’in şeyhi olan Aziz Mahmut Hüdaî’nin elini öpmüş, padişaha da “Lütuf buyurup bizi kulluğunuza kabul edin” demiştir! Muhteşem Osmanlı; insani hareketini bir kere daha göstererek düşkünün ve çaresizin çaresi olmuştu. Osmanlı bayrakları ile denizlere açılıp ticaret yapma imkânı bulan Hollandalılar da işte bunun hatırasına Yavuz Sultan Selim’in 2m x 3m ebadındaki portresini Lahey’deki Milli Meclis binalarının duvarına asmışlar. Leiden şehrinin merkezindeki beş katlı eski belediye binasının en üst katındaki Barbaros Hayrettin Paşa’nın iki asır önce yaptırılan büstü ise, İspanyolların Hollanda topraklarını ele geçirme planlarının o zaman Hollandalıları himaye eden Barbaros’un korkusundan dolayı bozulmuş olması sebebiyle minnettarlık ifadesi olarak yaptırılmış. Heykeltıraş Pieter Xavery’in imzasını taşıyan ve 1673 yılında yapılan bu heykelin altında “In Den Vergvlden Tvrk” “Altın Türk’ün Adına” ibaresi nakşettirilmişti. Ne yazık ki şimdi bunlardan sadece bir tanesi kalmıştır Leidin şehrinde! Şimdi “Hollanda’nın tarih bilmezliği” çıktı ortaya; dedelerinin çaresizliğine çare olan, Osmanlı’ya teşekkür etmesi gerekirken bir de soykırımcı mı diyor!.. Bütün dünya şunu bilisin ki; Dün Osmanlı ne kadar güçlü idiyse, bugün de Türkiye Cumhuriyeti o kadar güçlüdür. Ey Hollanda dün sana yardım eden Osmanlı padişahının heykelini diker iken ne oldu da bugün kötüler oldun! Ah “tarih!” Sen ne büyük öğretmensin; ama seni dinlemeyenler, seni okumayanlar ne kadar da büyük yanılgıya düşüp hemen nasıl da küstahlaşıyorlar. Keşke “Batı dünyası” senin verdiğin derslerde ibretler alsaydı da dünya barış ve huzur içersin de yaşasaydı; o zaman dünya ne kadar da güzel olurdu değil mi? Tıpkı Osmanlı’nın dünya barışına katkı için dünyanın dört bir köşesinde gelen yardım çığlıklarına kulak vermesi gibi!.. Ben inanıyorum ki; bir gün başta Hollanda olmak üzere İngiltere, Fransa, İsveç ve ABD geçmişte Osmanlı’nın kendilerine yaptığı iyilikler ve yardımları unutmayıp Osmanlı’nın torunları olan Türkiye Cumhuriyeti’nde özür dileyeceklerdir. Tıpkı Papa 16’ncı Benedict’in 21 Ağustos 2005 yılında dediği gibi Papa 1096 yılında yapılan Haçlı Seferleri için İslam dünyasından özür dileyerek: “Bu seferlerde binlerce cinayet işlendi. Tanrı adına bu cinayetlerin işlendiğini söylemek kabul edilemez. Haçlı seferleri bizim utancımızdır.”
(Önce Vatan)