Ülkemizin en fazla tartışılan ama bir türlü sonuç alınamayan problemlerinden birisi mesleki eğitimdir. Bütün dünya gezilir görülür, raporlar hazırlanır ama bir türlü uygulamaya konulmaz. Sonuç olarak kalifiye insan yetiştirme sorunu da çözülemez. Bu da direkt olarak verimsiz, kalitesiz ve katma değersiz iş doğmasına yol açar.
En yetkili isim Başbakan, bu konuyla ilgili bir mesaj verdi. “Mesleki eğitim önemlidir, bu konuda bazı çalışmalar yapacağız. Eğitimde üç dönem uygulamasını getireceğiz. Öğrenciler iki dönem okulda, bir dönem sanayide ders alacaklar, böylece uygulamalı eğitim alacaklar” dedi ve ekledi: “Hangi bölgede hangi mesleki eğitime ihtiyaç varsa, sanayi neyi istiyorsa o programı açacağız ve orada o eğitim yapacağız.”
Türkiye’nin mesleki eğitim ile ilgili karnesini en iyi özetleyen rapor YÖK tarafından MYO’ların analizi olarak yayınlanmıştı. Rapora göre, 2008’de 547 olan MYO sayısı yaklaşık yüzde 47 artarak 2014’te 802’ye ulaştı. Türkiye’de bulunan 802 Meslek Yüksek Okulunun 705’i yani yaklaşık yüzde 88’i devlet üniversitelerinde, 57’si yani yaklaşık yüzde 7’si vakıf üniversitelerinde, 8’i yani yüzde 1’i Vakıf MYO’larda, 32’si yani yüzde 4’ü diğer kurumlara ait MYO’larda bulunuyor. Bu MYO’ların 549’u teknik ve sosyal olmak üzere farklı eğitim programlarında, 253 MYO ise sağlık, turizm, havacılık, adalet, maden, ulaştırma gibi 20 farklı tematik alanlarda eğitim veriyor. Yükseköğretimde okuyan öğrencilerin yaklaşık yüzde 30’u MYO’larda okuyor.
***
Peki, bu kadar okulda okuyan ve mezun olanlar ne yapıyor? İşte burası tam bir sorun çünkü MYO öğrencilerinin büyük çoğunluğu mutsuz. Ayrıca MYO mezunu olan öğrenciler genellikle bu alanda çalışmıyor. Bunun birden çok sebebi var. En önemlilerinden ilki, mesleki eğitimin sanayiden kopukluğu. İkincisi, programların ihtiyaç olan yerlerde değil karmakarışık herhangi bir plan olmadan açılması. Üçüncüsü, bu programların açılmasında ve yürütülmesinde profesyonellerin yer almaması. Dördüncüsü, öğrencilerin bu bölümleri seçerken doğru yönlendirilmemeleri diye uzatabiliriz.
***
Peki, çözüm ne diyeceksiniz? Çözüm hibrit modelde yatıyor. Hibrit derken neyi kastediyorum? Bütün programlar yeniden tasarlanacak ve ülkenin her köşesinde ihtiyaca uygun hale getirilecek. Örneğin Gaziantep’te işletme, girişimcilik gibi programlar açılırken, Muğla’da turizm, Sinop’ta su ürünleri, İzmit’te otomotiv ve elektronik gibi programlar açılacak. Bu programların müfredatlarını, yani ne öğretileceğini o alanda faaliyet gösteren odalar ve sektör kuruluşları yapacak. Öğrenciler akşama kadar sanayide işbaşında öğrenecek, akşam saatlerinde belirlenen yerlerde yüzyüze eğitim yapılacak. Programdaki derslerin yarısı uzaktan eğitimle verilecek, böylece ülkenin herhangi bir yerindeki uzmanlar her yere ders anlatabilecek. Öğrenciler eğitimlerinin son döneminde daha da uzmanlaşmak için partner şirketlerde işbaşı yapacaklar. Dolayısıyla zaman kaybetmeyecek, yerinde ve işbaşında öğrenecek, teknolojinin yardımı ile her yerden ders dinleyebilecekler.
İşte model bu. Ha bu arada modeli ben bulmuş falan değilim. Bu denenmiş, uygulanmış ve iyi sonuç alınmış bir model. Maalesef mesleki eğitimi sanayiden kopuk veren ülke sadece biz kaldık. Şimdi işin doğrusu ortada. O halde neşter vurma zamanı geldi diyelim.
(KARAR)