Bu yıl Beştepe’de yapılan akademik yıl açılış töreninde Cumhurbaşkanı YÖK’e iki görev verdi. Birincisi ülkenin eğitimde en önemli sorunu olan öğretmen yetiştirme politikasının yeniden düzenlenmesi ve bu konuda bir strateji oluşturulması. İkincisi ise Meslek Yüksekokulu bölümlerinin Endüstri 4.0’a göre yeniden yapılandırılması. Ben her iki işi de duyunca çok heyecanlandım. Çünkü bana göre de bu konular özellikle de öğretmen yetiştirme politikamız çok kötü durumda ve düzeltilmesi bütün memleketin hayrına olacaktır. Bu konuda YÖK ciddi bir çalışma yürütüyor vebu çalışmalar da MEB’in daha önce ilan ettiği öğretmen strateji belgesi baz alınarak çalışmalar sürdürülüyor. Yakında hepimiz duymuş olacağız. Ancak ben bu meselede biraz daha farklı düşünüyorum. Şöyle ki; bence konunun birden fazla boyutu var. Birinci boyutu kimin öğretmen adayı olacağının doğru seçilmesi, yani eğitim fakültelerine aday öğretmen seçilmesi. Bildiğiniz gibi halihazırda kimin öğretmen olacağına çok garip bir şekilde ne eğitim fakülteleri ne MEB ne de diğer paydaşlar vermiyor. Kimin öğretmen olacağına o on parmağında 10 marifet olan ÖSYS ve onun bilgisayarları karar veriyor. Öncelikle bu garabetin düzenlenmesi lazım. Kimin öğretmen adayı olacağına eğitim fakülteleri karar vermeli bunu yaparken de adayın; kişisel özellikleri, iletişim becerileri, diksiyonu, psikososyal yapısı, ‘esey’leri, geçmiş yaşamı ve en önemlisi heyecanı ölçülmelidir. Ancak bu şekilde eğitim fakülteleri mezunları başarılı olabilir.
İşin ikinci boyutu eğitim fakültelerinin nasıl eğitim yaptığıdır. Bu da şu an felaket durumda. Öğrenciler eğitim fakültelerinde neredeyse 4 yıl sadece akademik eğitim alıyor mezun olup KPSS ile öğretmen oluyorlar. Yani sistem öğrenciyi hiç görmeden öğretmen yapabiliyor. Bu sebeple eğitim fakülteleri kendi seçtiği adaylara, ortaklık yaptığı ortaokul, lise, ilkokul ve okulöncesi kurumlarıyla birlikte eğitim vermelidir. Böylece eğitim konseptiyle uygun olmayan adayları daha işin başında eleyecek, uygun olanları ise daha iyi yetiştirmiş olacaktır.
İşin üçüncü boyutu ise mevcut öğretmenlerin güncellenmesi veya yetiştirilmesidir. Bu konuda da oldukça kötü durumdayız. Hiçbir şey yapmıyoruz veya -mış gibi yapıyoruz desek yalan olmaz. Memlekette bir öğretmen maalesef atandığı gün emekli olabiliyor. Oysa bu hiçbir öğretmenin tercihi değildir. Burada yapmamız gereken mevcut öğretmenlerin 5 yılda bir yetkinlik testinden ve her yıl yaz aylarında da 1 ay eğitimden geçmeleridir. Ama bu eğitimin de kâğıt üzerinde kalmaması için eğitim fakülteleri ile yapılması gerekiyor. Sonucunda ise mutlaka fayda ile ödüllendirilmesi lazımdır.
İşin dördüncü boyutu ise daha vahim olan atanamayan öğretmenlerin durumudur. Maalesef burası çok karmaşık bir hal almıştır. Söyle ki bu öğretmenlik belgesi taşıyanların büyük bir çoğunluğu uzun zamandır atama bekliyor. Ama burada benim halen çözemediğim ilginç bir durum var. Hangi özel okul kurucusu ile görüşsem bize öğretmen lazım diyor ama bu bekleyen arkadaşlar buralara başvuru yapmıyor. Bu durumda benim aklıma iki şey geliyor. Ya bu atanamayan gurubun tek amacı devlet memuru olmak ya da bu işlerle ilgili bilgi sahibi değiller. Her iki durumda maalesef ciddi bir istihdam engeli durumunda. Bütün bu boyutlar çok önemli ama daha da önemlisi öğretmen olmadan hele hele de kaliteli öğretmen olmadan eğitimi hiçbir noktaya taşıyamayacağımız gerçeğidir. Bu sebeple bu konu bence ülkemizin en önemli sorunudur.
Öğretmen kalitesinin yükseltilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi şart ama daha da önemli adım sanırım öğretmen görevlendirme sisteminin not usulünden çıkarılıp daha tecrübeli ve başarılı öğretmenlerin dezavantajlı okullarda görevlendirilmesidir. Bunun yapılması birçok soruna çözüm üretilmiş olacaktır. PISA direktörünün röportajında dediği gibi “öğretmen eski bilgi aktarıcı rolünden sıyrılıp yol gösteren rolüne kavuşmalıdır” sözü çok önemlidir.
Şunu da söylemeden geçemem; Ne denirse densin Türkiye öğretmen yetiştirme işini bundan 60 yıl önce yüksek öğretmen okulları ve öğretmen okulları ile çözmüş ama maalesef sürdürememiştir. Oysa bu model bugün ABD’de Weelock College ile tüm dünyaya yeni bir model gibi aktarılmaktadır. Neyse bekleyip görelim, Cumhurbaşkanımız dediğine göre YÖK de bu konuda sanırım çok ciddi bir devrim yapacaktır.
(KARAR)