Türk devlet geleneğine göre hükümdar öldüğü veya herhangi bir sebepten dolayı tahtan çekildiği zamna genelikle devletin başına hükümdarın soyundan bir erkek geçerdi. Ama bu erkekler sadece; hükümdarın oğlu, erkek torunu, kardeşi, erkek kardeşinin oğlu veya babası ise geçebilirdi. Bu gelenek Osmanlı’da da aynen devam etmiş ve 1 Kasım 1922’de son bulumuştu.
Osmanlı’nın son döneminde gerek iç kargaşa dolaysıyla erkek evlat kalmaması endişesi! Gerekse şehzadelerin yetersiz oluşu, devletin üst kademesinde padişah olacak kişi bulma endişesine sevk etmiştir. I.Ahmet döneminde başlamak üzere Kırım Hanlığı’nı elinde bulunduran Giray hanedana mensup prenslerin padişah olması dahil birçok çareler düşünülmüştür.
Nihayet bunların çeşitli sakıncaları ortaya çıkmamış değildir. Mesela Giray aileine mensup prensler Çatalca’da “yedek padişah” gibi yaşamaya başlayınca zaman zaman devletin iç işlerine karışır durum da gelmişlerdir.
Sonuçta devletin bekasını düşünenler bir başka çare olarak Osmanlı handenanına mensup “kadın padşah” adaylarını öne çıkarmak zorunda kalmışlardır. Bana göre çok da doğru karar olmuştur. Çünkü Türk Milleti’nin binyıllardır devlet geleneğinde birçok kadın saygın hükümdarlar olarak çok güzel görevler yüklenmişlerdir. Tomris Hatun, Terken Hatun, Raziye Sultan ve diğerleri gibi.
İşte Osmanlı’nın içine düştüğü kötü durumdan kurtuluşu için düşünülen kadın padişah ise Esma Sultan’dır.
Esma Sultan, Osmanlı tarihinde, saltanata aday gösterilmiş tek kadındır. Sultan I. Abdülhamit’in kızı ve II. Mahmud’un kardeşidir. 25 yaşında dul kalan Esmâ Sultan, bir daha hiç evlenmedi. Oldukça otoriter bir prensesti. Kardeşi Sultan II. Mahmut zaman zaman kendisine şakayla: “Hemşîrem! Eğer sen erkek olsaydın, işte o zaman benim vay halime. Asla saltanat yüzü göremezdim,” derdi. Zirâ, yeniçeriler isyan çıkarıp Topkapı Sarayı’na saldırdıklarında, saray muhâfızları da yeniçerileri engellemeye çalıştıkları sırada ilginç bir hâdise yaşanmıştı. Saray muhâfızları, isyancı yeniçerilerin elebaşlarına: “Ne yapıyorsunuz! Sultan Mahmud’u öldürürseniz kim padişah olacak. Hânedanda başka erkek yok” dediklerinde yeniçeriler de şöyle cevap vermişlerdi: “Olsun. Biz de Esmâ Sultan’ı padişah yaparız”
Daha önce de birçok defa yeniçeri isyanı yaşanmıştı sarayda. Tahttan indirilen padişahlar olmuştu lâkin devrik padişahın yerine hiçbir zaman bir şehzadeden başkası geçmemişti. Böyle bir şeyin düşünülmesi dahi söz konusu değildi. Lâkin Sultan Mahmut’u öldürmek isteyen yeniçeriler Osmanlı tarihinde asırlardır olmamış bir şeyi uygulamayı dahi göze almışlardı: Esmâ Sultanı padişah yapmayı. Yâni Osmanlı’da ilk defa bir kadın padişah olacaktı.
İşte, Sultan II. Mahmut’un, Esmâ Sultan’a: “Eğer sen erkek olsaydın” derken, serzenişte bulunduğu hadise budur. Sultan Mahmut bu serzenişinde haklıydı. Zirâ Esmâ Sultan, Osmanlı tarihinde saltanata aday gösterilen tek kadın idi. Ve eğer tahta çıksaydı, ilk kadın padişah olacaktı.
Sultan III. Selim’in Nizâm-ı Cedît yeniliklerini istemeyen yeniçeriler, Kabakçı Mustafa liderliğinde ayaklanmış ve “Moskof oluruz Nizam-ı Cedîd olmayız” diye bağırarak saraya saldırmışlardı. Sultan III. Selim’i tahttan indirip Şehzâde Mahmut’la birlikte hapsederek Sultan IV. Mustafa’yı tahta çıkarttılar. 14 ay sonra Rusçuk Âyânı Alemdar Mustafa Paşa’nın Sultan III. Selim’i tekrar tahta çıkartmak için İstanbul’a yaklaşık 20.000 kişilik bir orduyla geldiğini duyan yeniçeriler, Sultan III. Selim’i önce kementle boğarak daha sonra da yüzünü palalarla parçalayarak şehîd ettiler. Asî zorbalar, şehzade Mahmut’u da öldürmek istemişler lâkin, Cevriye Kalfa’nın şehzadeyi dama kaçırmasıyla O’nu bulamamışlardı. Ölümden kurtulan Şehzade Mahmut, Alemdar Mustafa Paşa’nın gelmesiyle padişah oldu. Alemdar’ı da sadrazamı yaptı.
Sultan Mahmut, evvelâ amcası III. Selim’in oluşturduğu Nizâm-ı Cedîd’in devamı niteliğinde Sekban-ı Cedid birliğini oluşturdu. Bunların mevcudu 4.000 kadardı. Her yeni kuruluşa karşı olan yeniçeriler buna da karşı çıktılar. Bu sırada saraya da saldıran yeniçeriler Sultan II. Mahmut’u indirip, IV. Mustafa’yı tahta çıkarmayı isteyince ulemâdan fetvâyı alan padişah II. Mahmut, IV. Mustafa’yı îdam ettirdi. Tahtın erkek varisi kalmadığını öğrenen yeniçeriler o anda ne yapacaklarını şaşırdılar. Lâkin isyanı sonlandırmadılar:
“Padişah da bir insan değil mi? Kim olursa padişah olur. Yeter ki bizim ocağımız devam etsin” diyerek kimisi Kırım Hanı’nı, kimisi de Konya şeyhini padişah olarak teklif etmişti. Hâlbuki o vakte kadar Osmanlı tarihi boyunca saltanatta Hanedan-ı Âl-i Osman dışında birinin bulunması akla dahi gelen bir şey değildi. Bazı yeniçeriler de bu kuralı çiğnemiyor ama bir başka kuralı hiçe sayarak Osmanlı tahtına bir imparatoriçe teklif ediyorlardı: Esmâ Sultan’ı…
İşte yeniçerilerin kazan kaldırıp ta Esmâ Sultan’ı tahta çıkarmak istedikleri hâdise böyle. Şimdi bu enteresan olayın başkahramanı kimdir hayatına bir göz atalım.
Esmâ Sultan, Sultan I. Abdülhamit’in kızıdır. 11 yaşındayken yetim kalan Esmâ Sultan’ı, 14 yaşına gelince, Sultan III. Selim, Kaptan-ı Derya Hüseyin Paşa ile evlendirdi. Hüseyin Paşa bu arada 36 yaşındaydı. Evlilikleri 11 yıl sürdü. Hüseyin Paşa 47 yaşında vefat edince Esmâ Sultan 25 yaşında dul kaldı. Bir daha da evlenmedi.
Esmâ Sultan, kardeşi IV. Mustafa’nın tahttan indirilmesine sebep olan Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa’nın idamı için, annesi Ayşe Sîneperver ile gizli gizli faaliyetlerde bulunuyordu. Nitekim bu faaliyetlerinde de başarılı oldu. Alemdar Mustafa Paşa, yeniçeri isyanını bastırmak ve padişahını kurtarmak uğruna, kendi hayatını feda etti. Böylelikle bu elîm hâdisede 2 Sultan ve 1 sadrazam şehit oldular. Lâkin Osmanlı tahtına kudretli, azametli, heybetli, atâfetli, celâdetli, riyâset ve kiyâset sâhibi genç bir hükümdar geçti. Ve yeni bir dönem başladı; Osmanlı’nın yeniden diriliş dönemi. 23 yaşında padişah olan Sultan II. Mahmut dönemi. II. Mahmut Osmanlı’nın gördüğü en yenilikçi padişahtır. Sultan Mahmut yeniçerilerin Esma Sultan’ı padişah yapma isteklerini bildiği halde kız kardeşine karşı asla kötü davranmamıştır. Esma Sultan ise kardeşi padişah Sultan Mahmut’un en büyük destekçisi olmaktan asla geri durmamıştır. Yani Osmanlı’da gerek padişah anneleri gerekse eşleri ve de kız kardeşleri erkek kardeşlerden daha çok devlet yönetiminde etkin olmuşlardır. Mesela; Mihrimah Sultan’ın kardeşi II. Selim’e; Adile Sultan’ın kardeşi Abdülmecit’e, yardım ettiği gibi padişahların kız kardeşleri devlet yönetiminde yüzyıllar boyu güçlü danışmanlık yapmışlardır.
Osmanlı’da yönetimde kadının gücü asla küçümsenemez öyle ki “padişah” olmaları için önerilenlerin ilk aday olarak Esma Sultan’dır. Esma Sultan, İstanbul’un en zengin prensesiydi. Şık giyinmesiyle de ünlü olan Esma Sultan, sosyete dünyasının gözdesi, İstanbul modasının da bir numaralı ismiydi.
Sonuç olarak; Osmanlı’da kadınlar devlet yönetiminde el altından, gizliden gizliye etkin olmak veya resim olmayan yollarla “naibelik” yapmak yerine, keşke; yasalar çerçevesinde fiili olarak yönetimde bulunsalardı da belki de devletin ömrü biraz daha uzun olurdu diyorum. Ne mutlu ki; tarihte aldığımız ibretler sonrası, bugün kadınlarımız devletin her kademesinde görev alarak gücümüze güç katmaktadırlar!
(ÖNCE VATAN)