Bu hafta LYS’ler başlıyor bir milyona yakın öğrenci sınavlara giriyor. Sınav sonrası tercih sürüp gidecek. Çocuklar iki sosyal sorusu yaptığı için en yüksek puanlı bölüme girecek veya giremeyecek. Oysa acaba o bölümden başarı ile mezun olmak için gereken kriterler onlar mı? Sınavlar olmalı mı? Evet. Üniversiteye girişte bir kriter olmalı mı? Evet. Üniversiteler, öğrenciler, sistemler, 170’i aşan üniversitelerde görev yapan binlerce öğretim üyesi, milyonlarca öğrenci, binalar, derslikler, laboratuvarlar hepsinin işlemesi için garip bir şekilde ÖSYM ve ÖSYM’nin yaptığı sınava ihtiyaç var. Ama burada bir terslik var. Bu sistem hem tekçilik açısından hem de çocuklarımızı doğru seçme ve yerleştirme açısından yanlışlarla dolu.
Düşünebiliyor musunuz? Koskoca bir sistemi milyonlarca insanı ve sistemi işleten tek kurum ÖSYM. Peki, bu süreç doğru mu, Ya ÖSYM -ki o hale geldiği zaman da oldu- işlemeyecek duruma gelirse? Acaba ÖSYM bu yıl sınav yapamasa ne olur? Üniversiteler öğrencilerini, öğrenciler üniversitesini nasıl seçer? “B” planımız maalesef yok. Düşünün ki bu ülkede üniversite okumak için tek kriterimiz ve bu kriteri yerine getiren tek kurum var “ÖSYM”. Bunun yanlış olduğu aşikâr.
Biraz araştırdım. ABD’de merkezi sınavları yani üniversite sınavlarını yapmak için akredite almış kurum sayısı 163. Yani ABD’de üniversite sınavlarını -SAT, ACT, GMAT vb.- yapabilecek kurum sayısı tam 163 tane. Sistem çok sade ve sorunsuz işliyor. Yapılacak sınavın kuralları ve sistemi belli isteyen eyalet istediği kuruma sınav yaptırabiliyor. Sonuçta tek seçenekleri yok. Japonya’da iki basamaklı sınavın ilkeleri eğitim bakanlığınca belirlenmiş ama sınavı üniversiteler kendisi veya akredite olmuş sınav merkezi de yapabiliyor. İncelemeye devam ettim. Birçok ülkede sınav var. Bazı ülkelerde öğrenciler sınavlara girdikten sonra üniversiteler bölümlerine göre alt puan sınırları koyabiliyor. Örneğin bir üniversite hukuk bölümüne en üst 500, en alt 495 puan alan başvursun diyebiliyor. Böylece belli başarı düzeyi arasından seçme yapabiliyor. Bu durumda hem merkezi sınavın etkisi hem de bölümün kendine has seçme kriterleri devrede oluyor.
Zaten merkezi yerleştirmeyi hiç sormayın orası tam bir karmaşa. Olacak iş değil siz üniversitelerimiz güya dünyayı değiştirecek bilgiyi üretecek ama maalesef öğrencisini seçemiyor. Düşünün reklamcı yetiştireceksiniz ama kimin reklamcılık okuması gerektiğini siz değil alanla hiç ilgisi olmayan sınav ve tamamen tesadüfler karar verecek. Sonra yetişen mezunlar reklamcı olmayacak. Bu ne yaman çelişki değil mi?
Şimdi birde şu açıdan düşünün: Örneğin çok başarılı bir öğrenci son sınıfta ve YGS’ye girse. Aynı öğrenciye ABD’nin ve dünyanın en büyük üniversitelerinden biri olan MIT burs ve kabul göndermiş olsa ve aynı öğrenci YGS’de kaydırma yapmış olsa veya sınavda istediğini yapamamış olsa ne olacak. Ben size söyleyeyim MIT’ye kabul edilmesinin anlamı yok, Türkiye’de üniversite okuyamaz. Garip değil mi? Yani öğrencilere dünyanın en büyük üniversiteleri gelin bizde okuyun derken biz mutlaka YGS ve LYS’den geçmelisiniz diyoruz. Hangisi doğru, eğer ABD yanlış yapıyor olsaydı bugün dünyanın en iyi üniversiteleri orada olmazdı. Biz doğru seçiyor olsaydık sonuç böyle olmazdı.
Sonuçta ÖSYM veya benzeri kurum olacaktır. Ama bu ülkenin tek seçeneği ÖSYM olmamalıdır. Kurumlar sınav yapacaksa mecburen ÖSYM’ye yaptırmak zorunda bırakılmamalıdır. Mutlaka ÖSYM benzeri akredite olmuş ölçme değerlendirme kurumları kurulmalıdır. Aksi halde bu kurumun hatası kısa vadede tüm ülkenin yaşayacağı kaosa uzun sürede ise ülkenin geleceğinin kararmasına yol açacaktır.
Sonuç olarak üniversiteye öğrenci kabulünün hem akademik seçimi hem de yerleştirme işleminin tek kurum tarafından yapılması çocuklarımızın geleceğine konulmuş çok önemli engeldir. Bunu kaldıralım, üniversiteye girişte öğrenciler çoklu seçeneklere ve daha fazla kriteri kullanabilsin. Hele hele şu TEOG denen anlamsız ve manasız işten bir an önce daha fazla zarar görmeden vazgeçelim. Böylece çocuklarımızı ve geleceğimiz kurtarmış oluruz. Çok yönlü ve daha doğru seçebiliriz.
(KARAR)