Dünya ve Amerikan medyası bilhassa son bir haftada gitgide alevlenerek ABD başkanı Donald Trump’ın görevden azledilme sürecine girip girmeyeceğini konuşuyor.
Dünya ve Amerikan medyası bilhassa son bir haftada gitgide alevlenerek ABD başkanı Donald Trump’ın görevden azledilme sürecine girip girmeyeceğini konuşuyor.
Böyle bir ihtimalin olup olmadığı ama daha da önemlisi bunun nasıl olabileceğini teknik olarak değerlendirmekte fayda var.
Bir ABD başkanının görevden alınması ancak iki şekilde mümkün olabilir. Bunlardan birincisi, başkanın kendi kabinesinin içindeki başkan yardımcısı ve atadığı sekreterlerinin yarısından fazlasının imzasıyla “başkanın görevini doğru bir şekilde icra etmeye muktedir olmadığı” kararına varılır ve yarısından fazlasının imzasıyla böyle bir karar alınırsa, ABD başkanının bütün yetkileri başkan yardımcısına geçer. Başkan, bu kararın yanlışlığını ispat etmek koşuluyla kongreye itiraz ederek savunma yapar. Kongrenin her iki kanadı da 2/3’lük oyla bu savunmayı kabul ederse yetkiler başkana geri verilir. Aksi takdirde görev başkan yardımcısında kalır ve başkanlık görevini ABD başkan yardımcısı bir diğer seçime kadar sürdürür. Böyle bir hadise şu ana dek Amerikan tarihinde hiçbir şekilde yaşanmadı. Trump’la alakalı da böyle bir sürecin yaşanacağını tahmin etmiyorum.
Gelelim kamuoyunda azledilme (impeachment) diye adlandırılan ikinci noktaya. Bu bir başkanın görevden kongre tarafından alınmasını ve anayasal olarak işlenmiş bir suçun araştırılma ve soruşturma süreci sonrasında kongrenin oyuyla başlayacak bir sürecin oluşmasıdır. ABD başkanı hukuki olarak anayasayla çelişen hadiselere imza attıysa bu hadiseler adalet bakanlığı bünyesinde soruşturulmaya başlanır. Bu hadiseyle alakalı bir savcı atanır, FBI ve gerekli birimler delil ve bilgi toplar, sonrasındaysa bunlar savcı aracılığıyla değerlendirilerek kongreye sunulur. Temsilciler meclisi basit çoğunlukla, yani temsilciler meclisinin yarısından bir fazla oyla eğer başkanın azledilme kararını çıkarırsa, bu karar onaylanması için senatoya getirilir. Amerikan senatosundaki yüz senatörün 2/3’ü yani altmış yedi senatör onay verirse ABD başkanı resmen görevinden azledilir ve bütün başkanlık yetkileri başkan yardımcısına geçer.
Bu durum Amerikan tarihinde üç kere yaşanmaya çok yaklaşmıştır. Bunlardan ilki ABD başkanı Abraham Lincoln’un yardımcısı ve daha sonra da başkan olan Andrew Johnson döneminde yaşanmıştır. İç savaşta yaşanan krizler ve o günkü ortamdan doğan problemler Johnson’ın önce temsilciler meclisinin basit çoğunluğuyla azledilme sürecinin onaylanmasına, ardından senatoda görüşülmesine geçmiştir. Senatoda Andrew Johnson bir oy farkla (35 oyla) azledilmekten kurtulmuştur.
Tarihsel olarak ikinci yaşanan hadise Nixon’ın Watergate skandalıdır. Başkanlık seçim kampanyaları sırasında Demokrat rakibinin Potomac Nehri kenarındaki Watergate binasında kampanya ofisini CIA kaynaklarını kullanarak dinleyen Nixon için soruşturma başlatılmış, önce bu iddialar reddedilmiş ve başkan yardımcısının istifasına gidilmiştir. Ardından daha sonraki süreçte olayı araştıran savcıların görevden alınmasını talep eden Nixon’a karşı çıkılmış, ancak Nixon itirazlara rağmen görevde bulunan savcıları bizzat görevden almıştır. Böylece adaletin engellenmesi hadisesiyle olaylar daha da alevlenmiş ve görevden azledilmesi kesinleşmeye başlayan Nixon, başkanlıktan istifa etmiştir. Açık söylemek gerekirse Nixon eğer görevinden istifa etmeseydi ABD’nin tarihinde ilk defa azledilmiş başkan olarak tarihe geçecekti.
Öte yandan üçüncü hadise yakın tarihte yaşanan Bill Clinton’un Monica Lewinsky ile yaşadığı süreçle başlamıştır. Clinton’un yalan ifade verdiği hadisesi de ortaya çıkınca temsilciler meclisi tarafından azledilme çoğunlukla kabul edilmiş, ancak ABD senatosunda yapılan oylama 50-50 neticelendiği ve 2/3 oy yeterliliği bulunamadığı için Clinton azledilememiştir.
Bütün bu örnekler ve bilgiler ışığında Donald Trump’ın sürecine gelelim. Trump şu ana kadar gerek ekibi gerekse kendisinin Rusya’ya bilgi sızdırdığı, ulusal güvenliği tehdit edecek bilgilerin Rusya’ya verildiği iddialarıyla itham ediliyor. İtham sözünü özellikle kullanıyorum. Çünkü bunların olup olmadığını bilmek için gerçekten sürecin ve verilen bilgilerin detayları hiç kimsenin elinde olan hadiseler değil. Dolayısıyla bunlar bir ithamdan da ibaret olabilir. Öte yandan ciddi ve gerçekliği olan iddialar da olabilir. Bunları bize ancak önümüzdeki aylar gösterecektir. Ancak Trump’ın FBI direktörü James Comey’i her ne sebeple olursa olsun görevden alması, adaleti engelleme süreciyle bağdaştırılıp Nixon döneminde yapılan savcıların alınması olayıyla benzeştirilerek bambaşka bir boyuta taşındı. İşte bu hadise bu bağlamda değerlendirildiğinde Trump’ı zora sokan bir süreci iyiden iyiye alevlendirmiş oldu. Daha evvelde belirttiğim gibi Trump’ın görevden azledilip edilmeyeceğini kendisine yapılan ithamların ne kadar gerçek ne kadar politik saldırı olduğu, yani zaman gösterecektir.
Ancak bir gerçek var ki, Trump’ın bu süreci yaşıyor ve böyle bir sürecin içinde bulunuyor olması, ABD başkanını gerek iç gerek dış politikada elini kolunu bağlar bir vaziyete getirip, Trump’ı dört senelik bir başkan olma sürecine iterek her ne şekilde olursa olsun birçok noktada pasifleştirebilir. Trump’ın ilk günlerdeki iddialarının, ifadelerinin ve tarzındaki konumun ciddi anlamda yumuşamaya ve düşmeye başladığını önümüzdeki günlerde görebiliriz. Ama bununla birlikte yine Amerikan siyasetinde daha öncelerinde örneklerini çokça gördüğümüz toplumu arkasında toplama felsefesiyle dış politikada daha sert ve daha iddialı kararların alındığı da tarihsel bir gerçektir ve bu süreçte bunları görmek de kimse için sürpriz olmamalıdır.
(HÜRRİYET)