İki hafta önce 2017 ÖSYS’de neden kontenjanların boş kaldığını yazmıştım. Birçok kişi bana kızmış yazdıklarımın abartı olduğunu söylemişti. Bu süreçte YÖK Başkanlığı, çok doğru bir çalışma başlatmış ve tercihte bulunmayan öğrencilere anket yaptırmıştı. Öncelikle gerçekten doğru bir çalışma olduğunu söylemeliyim. Emeği geçenleri kutluyorum. Tabii sonuçları oldukça ilginç bu çalışmanın. Anket, tercihte bulunmayan tüm öğrencilere maille ulaştırılmış ve cevap istenmiş. İlk ilginç sonuç tercih yapmayan öğrencilerin yüzde 40’ı üç ve daha fazla üniversite sınavına girdiklerini ifade ederlerken yüzde 32’si ilk kez üniversite sınavına girdiğini ifade etmiş. Yani sadece sınava ilk kez girenler de tercih yapmayanlar arasında. Bir diğer tespit, tercih yapmayan adayların çok büyük çoğunluğu tercih sürecinde yardımcı olan kişiler ve kaynakların yetersiz olduğunu söylüyor. Bu konuda acil bir çalışma yapılması gerekiyor.
***
Gelelim öğrencilerin neden tercih yapmadıklarına… Öğrencilerin tercih yapmama nedenlerini belirleyen faktörler arasında ilk sırayı yüzde 65.73 oranla “öğrencinin istediği bölümler için puanının yeterli olmaması”, ikinci sırayı yüzde 27.39 oranla “kazanma şansının olduğu bölümleri bitirince iş bulamayacağı kaygısı”, üçüncü sırayı ise yüzde 13.23 oranla “bazı üniversitelerdeki eğitimin kalitesi hakkındaki kaygılar” faktörü almıştır. YÖK yorum olarak “Bu bulgu, adaylarımızın paylaşılan veriler ışığı altında daha bilinçli tercih yaptıklarını teyit etmektedir” diyor ki bence de doğru bir yorum. Vakıf tercihlerinde ise adayların yüzde 52.06’sı “öğrenim ücretlerinin yüksek olması”; yüzde 30.72’si “istediği bölümler için puanının yeterli olmaması”; yüzde 13.37’si “kazanma şansının olduğu bölümleri bitirince iş bulamayacağı kaygısı” nedeniyle vakıf üniversitelerini tercih etmediğini belirtmiştir. Bu da gösteriyor ki Türkiye’de vakıf-devlet ayrımı değil ciddi ciddi “kaliteli”-“kalitesiz” üniversite ayrımı yapıyor adaylar. Ankete katılan adayların yüzde 48’i ek yerleştirmede tercih yapmayı düşünmediklerini, yüzde 64’ü ise gelecek yıl YGS/LYS’ye yeniden gireceklerini ifade etmiş.
***
Sonuçta; adaylar istihdam edilebilirliklerinin yüksek olduğu alanlarda öğrenim görmek istemektedirler. Bu anlaşılır ve doğru bir tercih. Üniversiteler sistemlerini bunu dikkate alarak oluşturması şart gibi görünüyor. En tehlikeli durum şüphesiz üniversiteleri meslek edindirme kurumu olarak görmektir. Adayların bu tutumunun düzeltilmesi toplumsal dönüşüm ve kültür açısından önemlidir. Aksi halde birkaç alanda yığılma olan diğer alanların gelişmediği tek yönlü toplum olma riskimiz giderek artıyor. Burada YÖK’ün yorumu çok doğru “Bu kapsamda yükseköğretim kurumlarımız eğitim vermekte oldukları programların işlevselliğini ve etkinliğini dış paydaşlar ile birlikte gözden geçirmelidirler” diyor YÖK.
Şimdi biraz da iğneyi YÖK’e batıralım… Birincisi üniversitelerin kalite, uluslararasılaşma, çok yönlülük, üretkenlik gibi alanlarda denetlenmesi ve yönlendirilmesi olmazsa olmazdır. Akreditasyon şarttır. Bina, kampus, yeşillik, metrekare, hoca sayısı yerine bu kavramları öne çekmeniz çok faydalı olacaktır. Bunun dışında her şeyini desteklediğim YÖK’e önerim var, lütfen şu ‘merkezi yerleştirme’ denen sistemi kaldırın. Adaylar daha sağlıklı, üniversitelerde doğru adayları seçebilsinler.
(KARAR)